Terhis başlamış bulunuyor artık.
Uğruna hayatıma fedadan bir an çekinmeyeceğim sevgili İstanbul'umun sokaklarında İşgal Kuvvetleri'ni görmek azap ve işkencesine dayanmak kuvvetini kendimde bulamıyor, buradan bir an evvel uzaklaşmak istiyorum.
Ne hazin tecellidir ki, yukarılarda, Talimgah hayatından bahsederken, ONA yakından kavuşmak için koskoca ve mümtaz gençlerden mürekkep bir Bölük Yedek Subay Namzedi içerisinden Bölük Komutanının: "Çarşamba'dan İstanbul'a gidebilmek için kendine güvenen varsa buyursun imtihan meydanına. Şu şartla ki, o kimseler muvaffak olamazlarsa değil bu hafta, gelecek hafta da izinli gidemeyeceğini göze alarak gelsinler karşıma.” diye meydan okuduğu zaman nasıl atılmıştım ve bütün talimleri hatasızsa sona erdirmeye muvaffak olarak ve hatta Bölük Komutanının: "Ben sizlere Çarşambadan izin veriyorum ama yakalanırsanız karışmam, mes'uliyeti bana ait değil." gibi kaçamaklı müsaadesine bile ehemmiyet vermeyerek Bostancı'dan İstanbul'a kadar gitmiş iken bu gün ondan kaçıyor, ONUN düşman çizmeleri altında inleyen sesine tahammül edecek kuvvet ve kudreti kendimde bulamıyorum.
O gün Ondan ayrıldım.
Fakat ümitsiz olarak değil.
Bir kaç sene sonra ONU ilelebet kurtarmak üzere GÜLCEMAL Vapuruna bindim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder